HEM KEL HEM FODUL

YAZAR : Dr. Halis Ç. DEMİRCAN demircan@istanbul.edu.tr

Çalımından geçilmiyordu.

Yürüdüğü zaman küçük dağlar onun eseri sanırdın.

Etrafındakilere caka satıyor, bu havasına kapılıp da yanına yanaşan olursa artık onunla ilgiyi kesiyordu. Çünkü onu da diğer elde edilmişlerden sayıyordu.

Çevresindeki herkes sanki sadece ona hizmet için vardı ve onun ihtiyacını karşılayabildiği ölçüde değer taşıyordu. Dolayısıyla yanında birisi varsa bir süre onunla yürüyor, işi bitince de hemen ona sırtını dönüp âdeta bir vefâsızlık örneği sergiliyordu.

Her şeyin en iyisini, en güzelini o bilirmiş gibi sağa-sola bakıyor; hiç kimseyi dinlemiyor, hiç kimseye de kulak asmıyordu.

Devamlı takdir edilme, itibar görme, iltifat arayıp durma çabasındaydı. Bu hâliyle her zaman lehte muamele görme ve kayrılmaya hakkı olduğunu bekleyen bir tavrı vardı.

Kendi maksadına ulaşmak için yanındakilerin zayıf taraflarını kullanıyor, onların açığını arıyor, açığını tespit ettiği olursa da bundan faydalanmak için elinden geleni yapıyordu.

Kendisini her şeyden çok sevdiği her hâlinden belli oluyor, başarı ve güç için haddinden fazla istekli görünüyordu.

Ona göre etrafında fedâkârca çalışan herkes değersiz, her başarı ise sanki kendi eseriymiş gibiydi.

Bulunduğu ortamda kriz çıkmasına da hiç üzülmüyordu.

Krizler esnasında son derece zekice ve süratle müdahalelerde bulunarak, kriz yönetimini başarıyla uyguluyordu.

Başkalarının ne hissettiğini anlama yeteneği gelişmediği için herkes, bu anlayışsız hâlinden nasibini alıyordu.

Etrafındakiler onun verdiği kararlar karşısında; «Neden böyle yapıyor?» diye şaşırıyor, yaptığı davranışlara bir mânâ veremiyordu.

Aslında bu davranışları; çevresindekileri kıskandığını gösteriyordu ama o, başkalarının kendisini kıskandığını düşünüyor olmalıydı.

Bu arada açık olan pencereden gelmekte olan çocukların tezâhüratları artarak devam ediyordu.

Kabaramazsın kel Fatma, annen güzel sen çirkin!
Kabaramazsın kel Fatma, annen güzel sen çirkin!

O ise kabardıkça kabarıyordu.

Glu glu glu glu glu glu glu glu!!!

İçimden onun bu tavırları karşısında benim de bağırasım geldi ama, çocukluk etmeyip sustum.

Siz kimden bahsettiğimi sandınız?

Etrafımızda çokça rastladığımız biri gibi geldi değil mi?

Yok canım; ayağım alçıda olduğu için, mecburen, uzun süre pencereden gözlemlediğim, yanı başımızdaki komşunun bahçesinde, diğer tavuklarla beraber yemlenen, «baba hindi»den bahsediyorum.

Sonunda sahibi çıktı bahçeye; hem hindiye, hem çocuklara hadlerini bildirdi de, hindinin o eski hâlinden eser kalmadı. Çocuklarda bu zılgıttan bir ders almış olmalılar ki, ortalık biraz yatıştı.

_______________________
Not: Kandıra yöresinde hindiye
kel adı verilir. Hem kel hem fodul ise, kendi kusur ve beceriksizliklerinin farkına varmadan, üstün niteliklerinin olduğunu zanneden ve bundan da gurur duyanlar için kullanılan bir tabirimizdir.