Hayat Yolculuğunda UNUTAMADIĞIM KARELER -27-

YAZAR : Mehmet MENCET

DÜNYA, MUHABBET ÜZERİNE KURULMUŞ

Dünya, muhabbet üzerine kurulmuş; insanın mayası muhabbet… Muhabbetin olmadığı yerde merhamet de olmaz. Cenâb-ı Hak; «er-Raûf» ve «er-Rahîm» sıfatlarıyla hiçbir peygamberini anmamış, bunları sadece Peygamber Efendimiz’e atfetmiştir.

O Güzeller Güzeli’nin ahlâkı da bu sıfatları en güzel şekilde aksettirmektedir. O; herkese, her şeye merhametliydi. Yaratılmış olan ne varsa; insan, hayvan, bitki hattâ cansız diye bilinen varlıklara varıncaya kadar merhamet ve hoşgörü doluydu. Medeniyetimiz bu şefkat ve merhameti yansıtan pek çok misalle doludur. Meselâ Yûnus Emre Hazretleri; İslâm’ın kâinâta ve insanlığa bakış tarzını, birkaç kelime ile şöyle özetliyor;

Yaratılanı hoş gör;
Yaratan’dan ötürü!..

Şefkat ve merhametin insana kazandırdıkları ile ilgili bir misal:

Kayseri’de Hunat Camii’nin medresesinde okuyan bir talebe, ne kadar gayret gösterse de bir türlü başarılı olamaz. Arkadaşları; icâzetlerini alır giderler, bu hâlâ okumaya devam eder. Yılgınlık göstermez, vazgeçmez, ama bir türlü dersini de geçemez. Bu hâl üzere aradan yıllar geçer.

Bir gün sabah namazından evvel kalkar, abdestini alır, namazını camide kılıp oradan medreseye gidecektir. Kapıdan çıkar birkaç adım ileride yavrulamış bir köpek görür. Hava çok soğuk olduğu için kendisi de yavruları da büzüşmekte ve tir tir titremektedir:

“–Ne yapsam bunları acaba? Biraz daha dışarıda kalsalar ölürler, ben gelinceye kadar… Odama koysam, namaza gecikir miyim?” diye bir an tereddüt eder, sonra geri dönüp alır onları odasına getirir. Bir minderin üzerine anne ve yavrularını yerleştirir. Köpeğe sıcacık bir yal hazırlar;

“–Haydi, siz rahatınıza bakın!..” deyip koşa koşa camiye gider. Namazdan sonra ders başlar. Talebe, hocasını dinler. Dinler, ama;

“–Hocam, şurasını eksik söylediniz; şöyle değil miydi, şurası yanlış!” diye durmadan hocasının hatasını bulup çıkarır. Hocası, nihayet;

“–Yeter evlâdım, yeter!” der. O da sırlı bir insanmış ki, tebessüm ve sitemle karışık devam eder:

“Bunca yıldır tek bir kelâm etmedin, söylediklerimi anlamadın bile… Şimdi mâşâallah yanlışımı çıkarıyorsun. Sen, o köpeğin inleyerek yaptığı Arş’a çıkan yalvarmasına duâ et!.. Onun sayesinde açıldın!”

Küçük iyilik yoktur, tıpkı küçük kötülük olmadığı gibi… Hangi iyilik veya kötülüğün, insanı nasıl etkileyeceğini bilmek mümkün değil… Bazen bizim küçük gördüğümüz bir iyilik, bizi cennete kavuştururken; bazen de küçük gördüğümüz bir kötülük yüzünden dünya ve âhiret ateşlerinde yanabiliriz.

İyilik her zaman her yerde geçer akçe, âdeta cennete girebilme vizesi. Dünyada bile karşılığını buluyor.

Çok takdir ettiğimiz, kendini mesleğine adamış, fedâkâr bir hocahanım var. Başından geçen ibretli bir hâdiseyi eşime anlatmış:

Oğlu Enes 16 yaşlarında iken kötü bir hastalığa yakalanır. Hastalık gün geçtikçe ilerlemektedir. Zavallı çocuk tarifsiz acılar sebebiyle artık morfinsiz yaşayamaz hâldedir.

Bir gün ilâcı biter. Tabiî sancılar, ağrılar had safhada. Fakat bu tür ilâçlar da raporla alınabildiği için bir hayli uğraşmak gerek. Bu mevzuda kadıncağızın beyi de kendisine pek yardımcı olmamaktadır.

Cenâb-ı Hak; insanlara bir şekilde, yardım edenleri gönderiyor. Hiç beklemediğiniz insanlar size yardım ediyor. Komşularından bir bey;

“–Evlâdım! Sen merak etme, ben sabah gider bu işi hâllederim, biraz dayan.” der.

Komşusu sabah kalkınca bir de ne görsün! Kapının önündeki arabasını çalmışlar. Bir an duraklar; arabasının peşine düşmekle, çocuğa verdiği sözü yerine getirmek arasında bir tercih yapacaktır:

«Burada beni bekleyen, acı çeken bir insan var!» diye gidip rapor ve ilâç işini hâlleder.

O sırada hocahanım oğluna;

“–Bak komşu amcan sana birazdan ilâcını getirecek ama, onun arabasını çalmışlar. Buna rağmen araba derdine düşmedi, senin ilâçlarını almaya gitti, birazdan ilâçların gelir.” der.

Hastalıktan dolayı konuşamayan ve görme yeteneğini de yitirmiş olan Enesçik, ellerini havaya kaldırarak dudaklarıyla neler mırıldandıysa ellerini yüzüne sürer… Biraz sonra o bey elinde ilâçlarla içeri girer;

“–Nasılsın bak ilâçlarını getirdim…” diye yanına oturur oturmaz telefon çalar. Arayan polisler;

“–Gelin, arabanızı bir sonraki sokakta bulduk. Lâstiği patladığı için bırakıp kaçmışlar. Siz galiba bir kimsenin duâsını aldınız. İstanbul gibi yerde birkaç saat içinde araba bulunmaz!” derler.

Yapılan iyilik; Allah rızâsı için olur, karşılık beklemeden yapılırsa, Mevlâ’m her işimizi kolaylaştırır. Dünyayı bize hizmetçi kılar. Az sadaka çok belâdan kurtarır.

Yıllar evvel memleketim Keskin’de bir meczup varmış. Herkesten değil, bazılarından para istermiş. Kayınvâlidenin gençliğinde, Kırşehir’e gidecekleri zaman önlerine çıkmış. O sırada enişte de cebinde olan bozuk parayı vermiş. Eline alıp uzun uzun bakmış;

“–Neyse kurtarır…” demiş.

O yıllarda arabalar çok eski, yollar çok bozuk. Şimdi yarım saatlik yol, o zaman sekiz saatte gidilirmiş. Biraz yol aldıktan sonra, bir köprüden geçerken savrulmuşlar. Herkes bir yere düşmüş, ufak tefek yaralarla atlatmışlar… Meczubun ifadesiyle zor olsa da kurtarmışlar!..

Hazret-i Âişe Annemiz sadaka vereceği zaman, kokular sürer öyle verirmiş:

“–Nasıl olsa vereceksin, neden koku sürüyorsun?” demişler.

“–Sadakaları Allah alır; önce Allâh’ın eline, sonra fakire ulaşır. Ben de sırf Allah için veriyorum.” dermiş…

Bir sıkıntınız mı var, bunaldınız mı ya da sebebini bilmediğiniz bir gönül darlığı mı var? Hemen bir çocuğu sevindirin. Ufacık bir hediye, bir oyuncak, bir simit… Çocukların tertemiz dünyalarında öyle büyük beklentiler ve ihtiraslar yoktur, bir şekerle bile mutlu olurlar, onların gözlerindeki ışıltı size sonsuz bir huzur ve ferahlık olarak geri dönecektir.

Etrafınızdan biraz uzaklaşıp, şehrin ücra yerlerine doğru giderseniz oralarda ufacık bir şekere sevinen ve gönülden size duâ edecek yüzlerce çocuğu bulacaksınız.

Yeter ki siz onlara ulaşmaya çalışın…

Yazımızı, bir hadîs-i şerif ile noktalayalım:

“Merhametli olan kişiye Allah merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki gökyüzündekiler de size merhamet etsin…” (Tirmizî, Birr, 16; Ebû Dâvud, Edeb, 58)

Cenâb-ı Hak, en büyük nimet hazinesi olan merhamet hazinesinden bizleri mahrum eylemesin. Âmîn…