GÖK KUBBENİN MUHAFIZI

YAZAR : Ömer Sami HIDIR samihidir@gmail.com

o_s_hidir_2_yuzakidergisi_mart2016

Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Yedi göğü, kat kat yaratan O’dur. O Rahmân’ın yarattığında hiç bir düzensizlik göremezsin. Haydi çevir gözü (semâya) bir çatlak görebilir misin?” (el-Mülk, 3)

İnsan doğduğunda korunmaya muhtaç bir hâldedir. Ama sadece küçükken değil bir ömür boyu muhâfazaya muhtaçtır aslında. Çünkü tam olarak idrak edemesek de içerisinde bulunduğumuz uzayda muhtelif tehlikeler bulunmaktadır. Güneş’in sıcaklığını bilmeyen yoktur sadece ışığı ile ne kadar ısınıyoruz, harâretinden dolayı doğrudan bakamıyoruz bile. Fakat aşırı değil ihtiyacımız olduğu kadar sıcak. Güneş’in büyüklüğü dünyamızdan çok fazla. Bir jet ile dünyanın çevresini dönmemiz 40 saat alır, fakat Güneş’in çevresini dönmemiz için 181 gün yani yaklaşık yarım sene gerekir! Fakat yine olması gerektiği kadar büyüktür. Güneşe olan mesafemiz de öyle, bir kurşun jet ile hemen hemen aynı hızdadır, eğer dünyadan Güneş’e bir kurşun atabilseydik bu kurşun 17 sene sonra Güneş’e varırdı! Fakat bu da yine olması gereken dengeli bir mesafedir. Bu ve benzeri sayısız kaideler üzerine bina edilmiş kâinat. Kerîm Kitâbımız tefekkür eden gönüllere nice ufuklar açmakta, bu dengeleri hatırlatmakta.(er-Rahmân, 7) Yeryüzünün derinliklerinde neler olup bittiğinden habersiz bir hâldeyiz. Rûha ferahlık veren gök kubbemizin böyle huzurlu olması, dünyanın içindeki çekirdeğin ve onu kat kat saran tabakaların muhafazası ile mümkün olmakta.

Bu tabakalar Troposfer, Stratosfer, Mezosfer, Termosfer, Ekzosfer, İyonosfer ve Manyetosfer olarak isimlendirilmiş. Her biri farklı ve çok önemli vazifeler üstlenmekte. Son dönemde elde edilen bilgiler manyetik alanın önemini ön plâna çıkarmaktadır. Manyetik tabaka diğer tabakalardan yapısı itibarıyla daha farklı. Bu zamana kadar dünyanın manyetik alanının nasıl oluştuğuna dair farklı fikirler öne sürülmüştür. Geldiğimiz noktada manyetik alanın kaynağını dünyanın çekirdeğinde aramamız gerekiyor.

Dünyanın çekirdeği erimiş demir ve nikel karışımından oluşmakta ve büyüklüğü Ay’dan daha büyük. Ayağımızı bastığımız yer kabuğunun tam 3.000 km altında yer alıyor. Burada her biri binlerce kilometre yüksekliğe ve onlarca kilometre genişliğe sahip sıvı metalden meydana gelmiş hortumlar bulunuyor. Burada sıcaklık yaklaşık 4.000⁰C derece. Bu hortumları oluşturan da bu sıcaklık. Devamlı dönen bu sütunlar hep birlikte çekirdeği dev bir elektro-mıknatısa dönüştürmekte. Bu mıknatısın tesiri o kadar büyük ki ürettiği enerji manto ve yer kabuğunun tabakalarını geçip çok uzaklara, uzaya kadar ulaşıyor. Dünyanın çepeçevre her tarafında manyetik bir kalkan meydana getirip dünyayı Güneş’ten ve diğer yıldızlardan gelen öldürücü uzay ışınlarından muhafaza ediyor. Bu manyetik alanı dünyanın etrafında bir tavana benzetmek mümkündür. Şu âyet-i kerîmenin bu hakikati de dile getirdiği ifade edilmektedir:

“Biz gökyüzünü korunmuş bir tavan yaptık.” (el-Enbiyâ, 32)

Kıtalar levha hâlinde dev kayalardan oluşmakta. Bunlar yerin sıvı hâlde bulunan manto tabakasının hareketleri sebebiyle çok yavaş fakat devamlı sûrette hareket etmekteler. Depremler ve volkanlar da çekirdek tarafından üretilen enerji ile meydana gelmekte. Daha da önemlisi toprak altında yaşayan canlıların hayatta kalması için gerekli sıcaklık da buradan gelmekte. Burası âdeta dünyanın kalbi. Üstlendiği vazife o kadar mühim ki bu manyetik koruma kalksa veya sadece biraz zayıflasa uzaydan gelen tesirler dünyadaki hayatiyeti tamamen yok ederdi.1

Araştırmalar Güneş’in manyetik etkisinin dünyadaki hayatımızı ve kullandığımız bütün elektronik cihazları etkileyebilecek bir güce sahip olduğunu gösterdi. Güneş sahip olduğu yüksek ısıdan kaynaklanan enerji ile dünyamıza yüksek hızlarda hareket eden elektrik yüklü parçacıklar göndermektedir. Buna Güneş rüzgârı (Solar wind) diyoruz. Kutuplarda gördüğümüz eşsiz güzellikteki gökyüzü resimleri de sanki bu parçacıklardan meydana gelen fırçalar tarafından çiziliyor.2

o_s_hidir_yuzakidergisi_mart2016

Güneş üzerinde bazı lekeler görülmektedir bunlar aslında yüksekliği milyonlarca kilometreyi bulan patlamalar sonucu oluşan halkalar. Etrafına nazaran daha az sıcak oldukları için koyu renkte görülüyorlar. Milyonlarca nükleer bomba gücünde olan bu patlamalara CME (Coronal Mass Enjection) deniyor.

İşte bu tür patlamalardan bizi muhâfaza eden kalkan, çekirdekten beslenen manyetik alandır.

Bilinen son büyük CME 1859’da meydana gelmiştir. Avrupa ve Amerika’da bulunan tüm telgraf şebekeleri çökmüş fakat o dönemde haberleşme çok yaygın olmadığı için tesir fazla hissedilmemiştir. Peki bugün o çapta bir CME meydana gelse ne hâle geliriz? Dünya üzerinde bütün elektriğin kesildiğini, bütün elektronik âletlerin tamamen bozulduğunu bir düşünelim.3

Üzerimizdeki nimetler ne kadar fazla…

Ayrıca manyetik alanın uzaydan gelen ve radyasyon tesiriyle DNA’larımınızı bozabilecek ışınlara karşı bir kalkan olmasının yanı sıra vücudumuz için de önemi büyüktür. Çünkü bütün maddeler ve insan vücudu manyetik özelliğe sahiptir. Güneş, hava ve su gibi dünyanın manyetik etkisi de insan için elzemdir. Hücrelerin birbiriyle haberleşmek için kullandığı manyetik alan dünyanın manyetik alanı ile insicam içinde olmak zorundadır.4

Manyetik alan doğrudan gözle görülemeyen veya kolayca hissedilemeyen fakat sonuçları görülebilen bir vakıadır. Bu manyetik irtibat hücre zarlarında madde alışverişlerini mümkün kılar. Böylece bir fabrika gibi çalışan hücrenin, zehirli atık maddeleri bünyesinden uzaklaştırıp; su, gıda, oksijen ve mineralleri bünyesine alarak canlılığını devam ettirmesi mümkün olmaktadır. Bunun yanında çok eski zamanlardan bu yana pusula ile yön bulmamız yine bu manyetik etki ile mümkün olmaktadır.

Mevlâ’m içerisinde bulunduğumuz sonsuz nimetleri idrak edebilen rikkat sahibi gönüllerden olmayı nasip eylesin.

___________________________

1 Widgery, 2002; Whitehouse, 2001; Britt, 2001
2 http://spacemath.gsfc.nasa.gov
3 History Channel
4 Bold, A., Toros, H. ve Şen O., 2003. Manyetik alanın insan sağlığı üzerindeki etkisi, III. Atmosfer Bilimleri Sempozyumu.