VEDA

KÂFÎ (Ekrem KAFTAN)

Seni dilden düşürmez hep gönlümde saklardım,
Sevdan fânî ömrümün şâhika eseriydi.
Senden gayrı yâdıma ne düşse yasaklardım,
Zülfün bile âlemde aşkın yektâ eriydi.

Cennetteki elmayı önce yiyen anneni,
Nice bin yıl geçti de yine hiç unutmadın!
Bir türlü anlayamam bu zulme bahaneni,
Ateşe düştüm yine ellerimden tutmadın!

Sen âlemin merkezi ben senin peykin oldum,
Nazarımdan tutarak çevirdin nice zaman.
Yorulup bırakınca ufuklara savruldum,
«Yetiş ey yâr!» dedikçe vermedin bana aman.

Sular gibi çağlayan teninden zerre sunup,
«Kandır yanan bağrını bir bûse yeter!» dedin.
«Günahım çoktur!» diye gözyaşlarımda yunup,
Sevdamı sevdan gibi; «Yalandan beter!» dedin.

Hep ağyâra giderek selâm saldın uzaktan,
Âhımı işitmedin kalbinden yükselse de.
Korkmadın hiç hakkıyla hesap soracak Hak’tan,
İnanmadın sînemden fışkıran kan gelse de.

Bâd-ı sabâ adında bir ulvî rüzgâr diye,
Her seher secdelerde alnımı tuttum sana.
Vermedin hiçbir nefes senin gönlün dar diye,
Hâlbuki pek muhtaçtım hazinenden ihsana.

Şimdi artık çekildim estiğin her iklimden,
Anladım tek hasretim Rabbim’in bahçesidir.
Sorarsa bir gün beşer; «Bu azap söyle kimden?»
Derim; «Beni mahveden bâd-ı sabâ sesidir!»