Yağmur Duası

Ayla AĞABEGÜM

Ben geldim geleli açmadı gökler,
Ya ben bulutları anlamıyorum,
Ya bulutlar benden bir şeyler bekler,
Hayat bir ölümdür aşk bir uçurum,
Ben geldim geleli açmadı gökler.

Sezai KARAKOÇ’un «Yağmur Duası» şiirini okurken ben de çocukluğumu hatırlamıştım. Çocukluğumda yağmur duası ile ilgili hâtıralar dinlemiştim. Folklor araştırmacısı, Sabri KOZ’un «Yağmur Duası» kitabında, Sezai KARAKOÇ; “Babamın çocukluk hâtıralarından biri de yağmur duasına çıkmalarıdır. İhtiyarlar sicim gibi gözyaşı döküyorlarmış. Kuzularıyla, koyunları birbirinden ayrı tutuyorlarmış. Yavrularla annelerinin birbirlerine bakıp melemeleri yürek yakıcı bir manzara oluşturuyormuş.

Dualar edilmiş, yalvarılmış, yakarılmış, Allâh’a… Sonra kuzuları koyuvermişler, onlar da koşup annelerinin memelerine yapışmışlar. Bir toz-duman kopmuş, bir yağmur başlamış, ortalığı sel almış âdeta. Kendilerini zor eve atmışlar.” Babasının anlattığı hâtıraları hatırlar, şiirinin bir bölümünde;
Yağmur duasına çıksaydık dostlar,
Bulutlar yarılır hava açardı,
Şimdi ne ihtimal, ne de imkân var,
Göğe hükmetmekten kolay ne vardı,
Yağmur duasına çıksaydık dostlar.

Elazığ’da geçen çocukluk yıllarımı hatırlıyorum, çocuklar ellerinde torbalarıyla kapıları çalarlar; «Molla potik ne ister / Allah’tan yağmur ister / Çiniden kavurma ister / Küpten bulgur ister» derken grubun önünde olanların ellerinde sopalarla yaptıkları, başını bezlerle sardıkları bir insan figürü vardır. Açılan kapılardaki hanımlar, istenenleri dua ederek verirken, çöpten ve çaputtan yapılan insan figürünün üstüne de su serperler…

Sonunu pek hatırlayamamıştım. Elazığlı bir hemşehrime sordum. 12 yaşında Elazığ’ın Germili köyünde yaşadıklarını anlattı. Evlerden toplanan bulgurlar, kavurmalar birleştirilir, köy meydanında ocaklar yanar, kazanlarda etli bulgur pilâvı pişirilirdi. Dua ederek yapılan bulgur pilâvı duaların bitiminde beraberce yenecektir. Yaşlıların, dulların, yetimlerin, çocukların katılmasıyla yapılan duada çobanların yem saatini geçirip aç bıraktığı sürüdeki hayvanlar da vardır. Dua seslerine koyunların, kuzuların melemeleri de katılmıştır. Pilâv yemeye fırsat kalmadan yağmur yağmaya başlamış… Anlatılan hâtıra bazı konularda düşünmemiz gerektiğini bize hatırlatmaktadır.

Son yıllarda ülkemize gelip, çok pahalı mekânlarda enerji aktarımı yapmaya çalışan çeşitli yabancı terapistler, Budist rahipler, reiki, meditasyon, yoga temsilcileri zengin kesimin odak noktaları… Bazı zenginlerimiz Budist rahiplere yakın yaşamak için Hindistan’a gidiyor.

Sabri KOZ’un yurdumuzun birçok bölgesinde ve diğer Türkî cumhuriyetlerde yaptığı araştırmalar, meraklı kesimin ilgisini çeker sanıyorum. Yağmur Duası kitabında çeşitli bölgelerde yapılan dualar, törenler ortak özellikler taşıyor.
TAŞLARLA YAPILAN YAĞMUR DUALARI

Çeşitli bölgelerde yapılan dualarda 3 bin ilâ 7 bin düzgün ve küçük taş günlerce ve dua ederek toplanır, teker teker üzerine dua edilerek, âyetler okunarak bir torbaya doldurulur. Bazı taşların da üzerine dualar ve âyetler yazılır. Torbanın ağzı sıkıca bağlanarak akarsuya bırakılır. Dua edenlerin çok olmasına, çocukların, yaşlıların, yetimlerin bu duaya katılmasına dikkat edilir. Sonunda hep beraber: «Yâ Rabbi! Peygamber Efendimiz, evliyalar, habibler, dilsiz hayvanlar, günahsız ve masum insanlar hürmetine bizi rahmetinden mahrum etme.» diye gözlerden dökülen yaşlarla duaya devam edilir.

Annelerinden ayrı olan kuzu ve buzağılar da bağırmaya başlar. Haykırışlar gökyüzüne «Âmîn!» sesleri arasında yükselir.

Yalnız, çocuklarla yapılan dualar vardır. Çocuklar çaputtan bir bebek yapar, bunu bir çubuğun ortasına bağlarlar. Mahalle mahalle dolaşıp: «Teknede hamur / Tarlada çamur / Başımıza kalbur / Ver Allâh’ım ver / Bir sulu yağmur… » sözlerini âhenkli bir şekilde yüksek sesle okurlar. Yörelere göre sözler ve hareketler değişir. Toplanan yiyeceklerle yemek pişirilir, beraberce yenir.

Yağmur dualarının değişik yerlerde yapılan uygulamaları incelenip halkın ne zamanlar bu dualara ihtiyacı olduğu eserde özetle verilir.
PSİKO-SOSYAL METOT

Halkın inancına göre yağmuru yağdıran tek kuvvet Allah’tır. Fakat bazı insanların yaptıkları hareketler yüzünden Allah kullarından yağmuru esirgemektedir. Bu sûretle kuraklık meydana gelmekte, halk susuzluk ve açlıktan kırılmaktadır. Halkın yapmaması gereken hareketler bizim tespit ettiğimize göre bunlar; etnoloji / halk bilgisi dilinde tabu adını alan bazı yasaklardır:

I. Dinî tabular: Dinî görevleri yerine getirmeme, dinî bağları gevşetme, Mushaf ’ın kötü bir yere atılması, meleklerin uyumaları…

II. Ahlâkî tabular: Fuhuş, adam öldürme, küçüklerin büyüklere saygısızlığı, doğruluktan uzaklaşma, kasapların ölü hayvan eti satmaları…

III. Ekonomik tabular: Kasapların ihtiyaçtan fazla et kesmeleri…

IV. Menşeleri bilinmeyen tabular…

Bu tabuların hepsi insanlara bağlı tabulardır. Sadece meleklerle ilgili olanda tabuyu çiğneyen meleklerdir.

Eserde örnekler ve incelemeler devam eder. Eserin bir bölümünde Ömer Nasuhi BİLMEN’in yağmur duasının nasıl yapılacağına dair örnek bir yazısı yer alıyor. Yazı Rasûl-i Ekrem’den nakledilen bir dua ile son buluyor. Meâli:

«Yâ Rabbi! Bize yardım eden, içimize sinen, bol, faideli, her tarafı kaplayan umumî bir yağmur ihsan buyur. İlâhî! Bizi yağmurla suvar, bizi ümitlerini kesmiş kimselerden etme. Ey Rabbimiz! Kullarda, ileride sair yaratılmış şeylerde öyle bir güçlük, öyle bir darlık var ki, Sen’den başkasına arz edemeyiz.

Ey yüce Hâlıkımız! Bizim için ekinleri bitir (yeşert), bizim için memeleri sütle doldur, bizi göğün hareketlerinden suvar, bize yeryüzünün bereketlerinden yetiştir. Ey kerim Mâbudumuz! Biz, Sen’den mağfiret dileriz. Şüphe yok ki, Sen çok mağfiret edicisin. Artık bize semadan bol bol yağmurlar yağdır. Ey Gafur, Rahîm Rabbimiz.»

Peygamber Efendimiz’in duasını okumaya hakkımız olacak kadar samimî miyiz, dürüst müyüz, sorumlu muyuz, gayretli miyiz? Nefsimizi terbiye etmek için her gün rûhumuz hâlden hâle geçebiliyor mu, yatağa her girişimizde; «Bugün Allah için ne yaptım?» sorusunun cevabını verebiliyor muyuz? Cevabımızı samimiyetle verelim. Noksanlıklarımızı tamamlamaya söz vererek dualarımızı edelim.

Son günlerde gazetelerde yer alan bazı haberler beni üzmüş bu konuda düşünürken Yağmur Duası kitabını okumaya başlamıştım. Haberlerde; evlerde kullanılan su miktarı on metreküpün üstündeyse zam oranı fazlalaşıyordu. Yaşlı ve tek başına yaşayan bir hanımın faturasına baktım, sarf ettiği su miktarı beş metreküptü. Dört kişilik bir memur, işçi, emekli ailesini düşündüm. En önemli bir ihtiyaçta masraf kısıntısı yapacaklardı. Akşam-sabah duş yapan, havuzlu ve bahçeli evlerde oturanlar bu artış karşısında dikkat edecekler miydi?

Yıllar önce sunî yağmur yağdırmak için hayli para sarf etmiş, bir netice alamamıştık. Büyükşehir Belediyesi yeni bir teşebbüsle çok masraflı bir sunî tohumlama peşindeymiş…

Belki çocuklarımızın samimiyetle yaptıkları su tasarrufu ve dualarıyla bereketli ve rahmetli günlere kavuşuruz.