Söz Üzerine

Prof. Dr. Ahmet SEVGİ

ahsevgi@selcuk.edu.tr

Yuhanna İncili’nin ilk cümlesi şöyle başlar: “Önce söz vardı…” İslâm inancında da söz, diğer yaratılmışlara takaddüm eder. Çünkü kâinat Allâh’ın «Kün!: Ol!» emri ile vücut bulmuştur. Dolayısıyla söz çok önemlidir, hattâ şairler onda diriltici bir güç görmüşlerdir. Sâmî’nin ifadesiyle söz olmasa kâinat ortaya çıkmazdı:

Sözdür olan ârâyiş-i mecmû‘a-i cûd
Sözden düzülür dü-mısra-ı bûd u nebûd
Söz olmasa kâf u nûn ile cilve-nümâ
Gelmezdi bu kâinâta âsâr-ı vücûd.

Allâh’ın tekvin sıfatı söz vasıtasıyla gerçekleşir. Cenâb-ı Hak bir şeyi yaratmak istediği zaman; «Ol!» der o da hemen oluverir. Dilimizdeki «sözün canı vardır.» yahut «söylenen söz vücut bulur.» gibi tabirler sözün diriliğini ve diriltici özelliğini ifade eder. Nesîmî’nin şu beytinde sözün yaratıcı vasfı dile getirilmektedir:

Şeş-cihetten münezzeh anla ve bak
Şöyle ki hâlık-i cihandır söz.

Klâsik Türk şiirinde «söz»ün ilk çağrıştırdığı isim Hazret-i İsa’dır. Çünkü o «kelimetullah»tır. Ayrıca nefesinin diriltici bir özelliği vardır. Bu yüzden şairler «söz»ü İsa’nın nefesine benzetirler:

Dem-i Îsâ gibi enfâs-ı hayât-efzâsı
Ede bir nutk-ı revan-bahş ile ihyâ-yı sühan [Vehbî]

Sözün çağrıştırdığı bir diğer isim de Hazret-i Musa’dır. Musa -aleyhisselâm- Sînâ Dağı’nda Cenâb-ı Allah ile konuştuğu için «kelîm»dir, «kelîmullah»tır. Bundan dolayı şiirimizde Hazret-i Musa’nın mûcizeleri ile söz arasında münasebet aranır. Bilhassa, koynuna sokup çıkarınca elinin güneş gibi parlamasıyla (yed-i beyzâ) söz ve düşünce arasında sık sık ilgi kurulur:

Eyleye şâşaa-i fikreti mânend-i Kelîm
Ceyb-i mânâda nümûde yed-i beyzâ-yı sühan. [Vehbî]
Kelîm-i tab‘ına hurşîd-i endîşe yed-i Beyzâ
Mesîh-i kikline ihyâ-yı mânâ kâr-ı ednâdır. [Sabrî]

Mevlânâ söze bir güneş gözüyle bakar. Gerçekten de sözle güneş arasında birçok benzerlik vardır. Güneş olmasa hayat çöker. Aynı şekilde, bizim yaşantımız da söze bağlıdır. Yani söz olmasa insanlık ayakta duramaz.

Sun‘ullâh-ı Gaybî ise dünyayı bir ağaca benzeterek insanı o ağacın meyvesi, sözü de meyvenin çekirdeği olarak ele alır ve söz (çekirdek) olmazsa âlem (ağaç) de, insan (meyve) da yok olur, diyerek sözün önemine işaret eder:

Bir ağaçtır bu âlem, meyvesi olmuş âdem
Meyvedir maksûd olan sanma ki ola ağaç
Bu âdem meyvesinin çekirdeği sözüdür
Sözsüz bu âlem, âdem bir demde ola târâc.

Kısacası; bizim inancımıza göre ilk yaratılan sözdür. Mevcudat söz sayesinde var olmuştur. Canlılar için güneş ne ise bizim için de söz odur. Söz, bizim elimizayağımız, gözümüz-kulağımızdır:

«Söz»le vücut bulmuştur cümle mevcûdât
«Kün» demese Hak olur muydu kâinât? [Limüellifihî]