Biz Fânîlere; ÖLÜM HAKİKATİNİN TELKİNİ

Dr. Ahmet Hamdi YILDIRIM    Ölüm, mutlak hakikat. Ölümlü bir dünyadayız. Adına bizim hayat dediğimiz ama hakikatte birçok yokluğu içinde barındırdığı için ölüm olan bir hayatı yaşıyoruz.   Öldükten sonra dirileceğimize îmân ediyoruz. Âhiret hayatına geçmenin ilk durağı ölümdür. Dolayısıyla ölüm; hayatımız için bir fâsıla, bir ara, çok önemli bir dönüm noktasıdır. İyi ölebilmek, güzel ölebilmek önemli. Eğer iyi ölebilmeyi […]

Continue reading »

BU ÖMÜR, ÂHİRET İÇİN…

M. Ali EŞMELİ seyri@seyri.com seyri@yuzaki.com Yüce Allah, pek çok âyette; بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ «Allâh’a ve âhiret gününe îmân»ı birlikte zikretmektedir. Çünkü; Akıllar ve gönüller, âhiret ufkuna göz göz açılmadıkça; insanoğlu, gerçek îmânı da, gerçek hayatı da ve kendisini yoktan var eden yüce Allâh’ı da hakkıyla idrâk edemez. Çünkü; Dünya, insanın imtihan yurdu. Âhiret ise o imtihanda yaptıklarının değerlendirilmesi, hesabının görülmesi […]

Continue reading »

SEVİNDİRECEK BİR HÜZÜN

H. Kübra ERGİN hkubraergin@hotmail.com Zaman nehri, beden sandalımızı biz istesek de istemesek de kabir kapısına doğru sürükleyip götürüyor. Bu gidişi ne durdurmak ne yavaşlatmak mümkün. Ancak bu sırada geçen zamanı lehimize olan amellerle değerlendirmemiz mümkün. Eğer gafletle yaşayıp giderken, kendimizi birdenbire kabir kapısında bulup pişman olmak istemiyorsak; ne kadar olduğunu bilmediğimiz bu süreyi, an be an bize fayda veren işlerle […]

Continue reading »

AZMEDECEĞİM!

YAZAR : Abdullah Mesud HIDIR mahidir@gmail.com Nakşibendiyye tarîkatının kurucusu Bahâüddîn Muhammed Buhârî -rahmetullâhi aleyh-, 1318’de Buhara’nın Kasr-ı Hinduvân köyünde doğdu. Türkiye’de Şâh-ı Nakşibend unvânıyla tanınır. Maddî olarak Emîr Külâl’den, mânevî olarak ise Muhammed Baba Semmasî’den feyz aldı. Müridlik devresini tamamladıktan sonra; Kasr-ı Hinduvân’a dönerek halkı irşâd etmeye, mürid yetiştirmeye başladı. Bahâüddîn Şâh-ı Nakşibend, 1 Mart 1389’da vefat etti. Kabri, Kasr-ı […]

Continue reading »

Çarpıtılan Bir Menkıbe

YAZAR : Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI tali@yuzaki.com İlâhiyatçı (!) Abdülaziz BAYINDIR, dînimizin köklü hakikatlerini reddeden, sık sık uç görüşleriyle ekranlarda dînî çekişmelerle gündeme gelen bir kişi… Kendisinin doksanlı yıllardan beri tasavvuf ve mâneviyat yollarına mûteriz ve muhalif olduğu da bilinmekte… Yedi-sekiz ay kadar önce, kendi merkezlerinde videoya alınan ve internete yüklenen bir programda, Abdülaziz BAYINDIR; Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi’nin Bir […]

Continue reading »

Şânlı Mazimizden Seçme Nükteler – BİR KÜFE ELMA…

YAZAR : Abdullah Mesud HIDIR mahidir@gmail.com Asıl İsmi Muhammed bin Muhammed Buhârî olan Alâüddîn Attâr’ın nesebi, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e dayanır. Devamlı güzel koku kullandığı için Attâr nisbesiyle anıldı. Babası varlıklı olmasına rağmen bu varlığı terk eden Attâr, Bahâüddin Nakşibend Hazretleri’ne talebe oldu. Hizmet ve irşat faaliyetlerindeki sa‘y u gayretlerinden dolayı hocasının teveccühüne; «Alâüddin bizim yükümüzü hayli yüklendi!» […]

Continue reading »

Dîni Aşkla Yaşamak: TASAVVUF

YAZAR : B. Cahit ÖZDEMİR bcahit@hotmail.com Medeniyetler, kendilerine mahsus yüksek tasavvurlarına göre; önce kendi insan tipini, vakıf insanları inşa ederler. Vakıf insan; istikamet üzere, kendinin ve mes’ûliyetlerinin şuurunda olan insandır. Bu mes’ûliyet; kendisiyle, çevresiyle ve Rabbiyle olan münasebetleri ihtivâ eder. Vakıf insan; tabiata rahmet nazarıyla bakan, başkalarının değerlendirmesini kaāle almaksızın, sadece Allah Teâlâ’nın rızâsını kazanmak için, kendini O’nun yolunda her […]

Continue reading »