Kurban Allah’a Yaklaştırır

YAZAR : Yard. Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com

mustafa_canli-yuzakidergisi-eylul2016

BİR HADİS:

سَمِعْتُ النَّبِىَّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَخْطُبُ فَقَالَ: عَنِ الْبَرَاءِ قَالَ:

«إِنَّ أَوَّلَ مَا نَبْدَأُ مِنْ يَوْمِنَا هٰذَا أَنْ نُصَلِّىَ ثُمَّ نَرْجِعَ فَنَنْحَرَ فَمَنْ فَعَلَ فَقَدْ أَصَابَ سُنَّتَنَا»

Berâ -radıyallâhu anh-’ten rivâyet edildiğine göre o şöyle dedi: Ben Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i hutbe verirken dinledim, şöyle buyurdu:

“Bugün ilk işimiz; (bayram) namazı kılmak, sonra dönüp kurban kesmektir. Kim böyle yaparsa sünnetimize uymuş olur.” (Buhârî, Iydeyn, 3)

BİR MESAJ: Rasûlullâh’ın sünnetine uy, kurban kes! Allâh’a yaklaş!

KURBAN ALLÂH’A YAKLAŞTIRIR

“Âdemoğlu kurban günü Allah katında kurban kesmekten
daha sevimli olan bir amel işlemez.” (Tirmizî, Edâhî, 1)

Hicretin ikinci senesi, Zilhicce ayının onuncu günüydü. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, kurban bayramı hutbesine çıktı. Allâh’a hamd ve senâ ettikten sonra ashâbına şöyle seslendi:

“Bugün ilk işimiz bayram namazı kılmak, sonra dönüp kurban kesmektir. Kim böyle yaparsa sünnetimize uymuş olur.” (Buhârî, Iydeyn, 3)

Namaz bitti. Fahr-i Kâinat -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, kurbanını kesmek üzere huşû içerisinde kurban mahalline doğru ilerledi. Kendisine kurbanlık iki koç getirilmişti. Onları kıbleye yatırdı. Keserken besmele çekti, tekbir getirdi ve şöyle buyurdu:

“«Ben hanîf (Hakk’a yönelmiş) olarak, yüzümü gökleri ve yeri yaratan Allâh’a çevirdim ve ben müşriklerden değilim.» (el-En‘âm, 79) «Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben müslümanların ilkiyim.» (Bkz. el-En‘âm, 162-163) Allâh’ım bu kurban Sen’dendir ve Muhammed ile ümmeti tarafından Sen’in rızan için sunulmuştur.” (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 3-4)

Buna göre kurban, Rabbimiz’in bir emridir.

Ve kurban, Rasûlullah -sal­lâllâhu aleyhi ve sellem-’in sünnetidir. Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, kurban kesmekle emrolunduğu yıldan itibaren Medine’de kaldığı on yıl boyunca her yıl kurban kesmiştir. Yine o;

“Mâlî durumu müsait olup da Kurban Bayramı’nda kurban kesmeyen kimse namazgâhımıza yaklaşmasın.” (İbn-i Mâce, Edâhî, 2) buyurarak, müslümanlar için kurban kesmenin ne kadar önemli bir ibâdet olduğunu vurgulamıştır.

Kurban, bir İslâm şiârıdır. Rabbimiz âyet-i kerîmede şöyle buyurmaktadır:

“Biz büyükbaş hayvanları da size Allah’ın şeâirinden kıldık.” (el-Hacc, 22/36) Şeâir, Allâh’ın dîninin alâmeti olan hususlardır. Bu anlamda; «Ben müslümanım.» diyen kişi, eğer gücü varsa kurban keser. Nitekim Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, kurbanını keserken;

“Ben müşriklerden değilim.” buyurarak, kendini onlardan ayırmıştır.

Bu anlamda kurban, kişinin; müslüman olduğunu, müşriklerden olmadığını ve ümmet-i Muhammed’den olduğunu ilân etmesidir.

Kurban, aynı zamanda Hazret-i İbrahim’in sünnetidir. Bir gün ashâb-ı kiram;

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Bu kurbanlar nedir?” diye sormuş;

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“–Babanız İbrahim’in sünnetidir.” diye cevap vermiştir. (İbn Mâce, Edâhî, 3)

Kurban, Hazret-i Âdem’den itibaren devam edegelen kadîm bir ibâdettir. Nitekim Cenâb-ı Hak bu hususu;

“Her ümmet için, Allâh’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini anarak kurban kesmeyi meşrû kıldık.” (el-Hacc, 22/34) âyet-i kerîmesiyle dile getirmiştir. Yine Mâide Sûresi’nin 27. âyet-i kerîmesinde şöyle buyurulmaktadır:

“Onlara, Âdem’in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden de kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen kardeş, kıskançlık yüzünden); «Andolsun seni öldüreceğim.» dedi. Diğeri de; «Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder.» dedi.”

Bu bağlamda kurban, takvâdır. Şekil olarak kurbanlar kesmek, kanlar akıtmak, kurbanımızın makbul olduğunu gösteren bir husus değildir. Önemli olan, kurban keserken gönlümüzden geçirdiğimiz niyetlerdir. Nitekim Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

“Onların ne etleri ne de kanları Allâh’a ulaşır; fakat O’na sadece sizin takvânız ulaşır.” (el-Hacc, 22/37)

Onun için bütün ibâdetlerde olduğu gibi, kurbanda da ihlâs ve takvâ gereklidir.

Yine kurban, yakınlaşmadır. Kurban, «kurbet» kelimesinden türemiştir. Kurbet; kelime mânâsı olarak, kendisiyle Allâh’a yaklaşılan şey anlamına gelmektedir. Bu bakımdan kurban, mü’mini âlemlerin Rabbi olan Allah -azze ve celle-’ye yaklaştırır. Allâh’a yakın olmak isteyen, kurban keser. Gücü yetip de kurban kesmeyen, bu işi önemsemeyen kişi Allâh’a yakın olmaktan uzaklaşır.

Kurban, mü’mini Allâh’a yaklaştırdığı gibi zengini fakire yaklaştırır.

Bu anlamda kurban; fakirin, yetimin umududur. Aylarca evine et girmeyen muhtaç kardeşlerimiz, kurban vesilesiyle et yüzü görürler. Bugün özellikle Afrika’daki müslüman kardeşlerimiz hattâ başka dinlerden olan insanlar, dört gözle Kurban Bayramı’nın gelmesini beklemektedirler.

İşte bu noktada kurban, dayanışmadır; kurban, kardeşliği pekiştirmektir; kurban gönül köprüleri kurmaktır.

Ve kurban, ümmet olma şuurudur. Kurban Bayramı zamanı geldiğinde bütün mü’minler yekvücut hâlinde Allah için kurbanlarını keserler ve muhtaç kardeşleriyle paylaşırlar. Bir başka deyişle bütün ümmet, kurbanda birleşir, kurbanda güçlenir.

Kurban, yüce Rabbimiz’in hoşnut olduğu sâlih bir ameldir. Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; kurban kesmenin, Allah katında ne kadar değerli bir amel olduğunu şu sözleriyle vurgulamıştır:

“Âdemoğlu kurban günü Allah katında kurban kesmekten daha sevimli olan bir amel işlemez. Kurban; kıyâmet günü boynuzları, kılları ve tırnaklarıyla (sevap olarak) gelir. Kurban; henüz kanı yere düşmeden, Allah tarafından kabul edilir. Bu sebeple kurban kesme konusunda gönlünüz hoş olsun, (bu iş size zor gelmesin).” (Tirmizî, Edâhî, 1)

Kurban, Allâh’ın adıyla kesilir. Kurbanımızı besmele çekerek keseriz.

Onun için kurban, besmeledir.

Kurban, tekbirdir. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, kurbanını keserken;

بِسْمِ اللّٰهِ اَللّٰهُ اَكْبَرُ

diyerek tekbir getirirdi. Çünkü tekbir, kurbanı sadece O’nun için kestiğimizin bir göstergesidir.

Kurban, sadece Allah -celle celâlühû- için kesilir. Allah için kesilmeyen hayvan; murdardır, yenmez.

Bu bakımdan kurban, tevhîdin bir sembolüdür. Çünkü kurban, sadece Allah için ve O’nun adıyla kesilir.

Bunun yanında kurban, huşû ile îfâ edilir. Kurban, gönül hoşluğu ile yerine getirilir.

Ve kurban, iyisinden kesilir. Allah için kesildiği, O’na yakınlaşmayı sağladığı için kurbanın en güzelinden ve en besilisinden seçilmesi uygun olandır. Nitekim Hazret-i Âişe Vâlidemiz’in yeğeni Urve bin Zübeyr -radıyallâhu anh-, çocuklarına şu tavsiyede veya bir nevî şu vasiyette bulunmuştur:

“Yavrularım! Hiçbiriniz şerefli dostlarınıza lâyık görmediğiniz hayvanları, hac veya umre kurbanı olarak kesmesin. Çünkü Allah, şereflilerin en şereflisidir ve her şeyin en iyisine lâyıktır.” (Muvatta’, Hac, 46)

Kurban, ihsan ile kesilir. İhsan, mü’minin hayat ölçüsüdür. Cemal sıfatının sahibi Allâh’ın kulları, her işini ihsan ile yani güzellikle yapar. Kurbanını da güzellikle keser. Bıçağını bileyerek, kurbanına fazla acı çektirmeden, ihsan ile güzellikle kurbanını keser. Zira Fahr-i Kâinât Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Allah her işi güzel yapmayı istemiştir. Şu hâlde siz (meşrû bir sebeple) öldürürken de, (işkence etmeden) güzelce öldürün. Bir hayvanı kestiğinizde de kesimini güzel yapın. (Biriniz hayvan keseceği zaman) bıçağını bilesin ve kestiği hayvanı rahatlatsın!” (Müslim, Sayd, 57)

Kurban, bir imtihandır. Hazret-i İbrahim’in iki oğlu vardı: İsmail ve İshak. İbrahim -aleyhisselâm-; bir gece rüyasında, birisinin kendisine;

“Allah sana oğlunu boğazlamanı emrediyor.” dediğini duymuş, sabah olunca bunun şeytandan mı, Rahmân’dan mı olduğu hususunda tereddüt geçirmiş, üst üste üç gece aynı rüyayı görünce, bunun Allah’tan olduğunu anlamıştır. Sonra hiç tereddüt etmeden oğlu İsmail’i boğazlamak üzere yere yatırdığında, Allah oğluna bedel olmak üzere bir kurbanlık göndermiştir. Bu durum, âyet-i kerîmelerde şöyle anlatılmaktadır:

“Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzere yatırınca;

«Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu açık bir imtihandır.» diye seslendik. Biz oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim’e; «Selâm!» dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mü’min kullarımızdandır.” (es-Sâffât, 37/103-111)

Onun için kurban, teslîmiyettir. Rabbimiz, Hazret-i İbrahim ve Hazret-i İsmail için;

“İkisi de teslim oldu.” buyuruyor.

Kurban, candan, maldan, evlâttan geçmektir. Hazret-i İbrahim, biricik yavrusu İsmail’e;

“Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin?” demiş, Hazret-i İsmail, hiç tereddüt etmeden, büyük bir teslîmiyetle;

“Babacığım! Emrolunduğun şeyi yap. İnşâallah beni sabredenlerden bulacaksın!” diye cevap vermiştir. (es-Sâffât, 37/102)

Bu anlamda kurban, kulluktur; kurban, şükürdür; kurban, musîbetlere perdedir.

Bu bakımdan kurbanımızın başında olmak gerek, hattâ gücümüz yetiyorsa kendi ellerimizle kesmek gerek. Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh-, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in kurbanını bizzat kendisinin kestiğini gördüğünü bize haber vermektedir.

Onun için Allah için keseceğimiz kurbanımızın bizzat başında bulunarak; huşû ile ve besmele çekerek, tekbir getirerek, büyük bir teslîmiyet içerisinde; Hazret-i İbrahim ve Hacer Vâlidemiz’in evlâttan geçmesini, Hazret-i İsmail’in candan geçmesini gözümüzün önüne getirerek kurbanımızı kesmemiz gerekmektedir.

Bugün özellikle büyük şehirlerde şahit olduğumuz, kurbanını birilerine vekâlet yoluyla havale edip tatile çıkmak, kurbanın rûhuna uygun düşmeyen bir durumdur. Besmelesiyle, tekbirleriyle, kan akıtmasıyla ailede bir kurban heyecanı yaşanmalı. İşte o zaman kurbanın rûhuna uygun davranılmış olur, işte o zaman kestiğimiz kurbanlar, bizi Rabbimiz’e yaklaştırır.

Evet, Allah’ın mü’min kulları olarak kurbanı bu gözle görebilmek; İbrahimce, İsmailce kurbanı yaşayabilmek; kurbanı bir imtihan, bir fedâkârlık, bir teslîmiyet, bir kulluk ve şükür vesilesi olarak görebilmek…

Rabbimiz bu niyetlerle nice kurban bayramlarına bizleri eriştirsin.

Ey gökleri ve yeri yaratan Rabbimiz! Yüzümüzü Sana çevirdik, Sana yöneldik, kurbanlarımızı kabul eyle!

Kurbanlarımız, hayatımız, ölümümüz Sen’in içindir, Sen’in hiçbir ortağın yoktur! Bizleri rızandan ayırma yâ Rab!

«Lebbeyk Allâhümme Lebbeyk» diyerek emrine âmâdeyiz yâ Rab! Emrolunduğumuz üzere kurbanlarımızı kesiyoruz, kabul buyur yâ Rab!

Allâh’ım bu kurban Sen’dendir ve bizim tarafımızdan Sen’in rızan için sunulmuştur. Eksiğiyle, kusuruyla kabul buyur yâ Rab!