HIFZU’S-SIHHA

YAZAR : Dr. Halis Ç. DEMİRCAN cetindemircan2@hotmail.com

h_c_demircan

Dînimiz İslâm, Kur’ân-ı Kerim ile her türlü bedenî ve rûhî hastalıktan sakınmamız için bize sağlam prensipler sunmuş.

Bu prensipleri incelendiğimizde, hıfzıssıhha kanunlarına ulaşmamız hiç de zor olmaz.

Çünkü tarif itibarıyla «hıfz el-sıhha: Sağlığı korumak»; Sağlıklı yaşamak için lâzım olan tedbirlerin tamamı demektir.

Biraz daha açacak olursak, hastalanan insan elbette tedavi edilmeli, ancak hıfzıssıhha ile belirlenen asıl hedef, hastalığa yol açan sebeplerin ortaya çıkarılması ve bunların ortadan kaldırılmasıdır.

Hastalığa yol açan sebeplerin ortadan kaldırılması noktasında ise, tıp biliminin gelişim merhalelerinden biri olan «koruyucu hekimlik» kavramı ortaya çıkar.

Koruyucu hekimlik kavramı, «hıfzıssıhha» ile ortaya konulan tedbirler bütünü içerisinde önemli bir yer teşkil eder ve Kur’ân-ı Kerîm’in yaklaşık 1400 sene önce sunduğu, insanı sağlam iken koruyan ve hasta olmasına engel olmaya çalışan prensipler ile bire bir örtüşür.

Kalplerin tabîbi Peygamberimiz Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; Kur’ân-ı Kerim ile sunulan bu prensipleri, insanın günlük yaşantısı içerisinde nasıl uygulayacağını, her konuda olduğu gibi, ümmetine çeşitli tavsiyeler ve uygulamalarla göstermişlerdir.

«Tıbb-ı Nebevî» adı altında muhaddisler tarafından günümüze aktarılan bu tavsiye ve uygulamalar; ağırlıklı olarak koruyucu hekimlik tarzında, yani hastalanmadan hastalıklardan korunma yöntemleri üzerine yoğunlaşır.

Asr-ı saâdette vukû bulan şu vak‘a bu durumu çok güzel özetler:

Rasûlullah Efendimiz; hicretin altıncı yılında, Medine civarında bulunan altı hükümdara en seçkin sahâbeleriyle mektuplar göndererek, onları İslâm dînine davet eder.

Bu sahâbelerden biri de Hâtıb bin Ebî Beltea -radıyallâhu anh-’tır ve elçi olarak Mısır kralı Mukavkıs’a gönderilir.

Hâtib bin Ebî Beltea -radıyallâhu anh- huzûra varınca, onu ve halkını İslâm’a davet eden mektubu Mukavkıs’a sunar.

Ancak; Mukavkıs Hazret-i Hâtib bin Ebî Beltea’yı Mısır’da beş gün misafir eder, bu davetten çok etkilenmesine rağmen, kendisinin ve halkının henüz buna hazır olmadığını söyleyerek; bolca hürmet gösterip, birçok hediyelerle elçiyi yolcu eder.

Mukavkıs’ın gönderdiği hediyeler içerisinde, müslümanları tedavi etmek üzere en iyi doktorlarından biri de vardır.

Doktor Rasûlullâh’ın huzûruna varınca;

“Efendim! Mukavkıs, beni, size hizmet için gönderdi. Hastalarınıza bakacağım!” der.

Rasûlullah Efendimiz kabul buyurur. Doktora bir ev verilir. Her gün nefis yiyecek ve içecekler götürülür. Günler, aylar geçer. Ancak bir tek müslüman bile doktora gelmez.

Sonunda doktor utanarak, Efendimiz’in huzûruna çıkar ve bu durumun hikmetini öğrenmek ister:

“Efendim! Buraya, size hizmet etmeye geldim. Ancak bugüne kadar, bir hasta bile gelmedi. Boş oturdum, yiyip içip, rahat ettim, müsaade ederseniz, artık gideyim.” der.

Bunun üzerine Rasûlullah Efendimiz tebessüm ederek şöyle buyurur:

“Sen bilirsin! Eğer daha kalırsan, misafire hizmet etmek, ona ikramda bulunmak, müslümanların başta gelen vazifesidir. Gidersen de uğurlar olsun!

Yalnız şunu bil ki, burada senelerce kalsan da, sana kimse gelmez. Çünkü ashâbım kolay kolay hasta olmaz! İslâm dîni, hasta olmamanın yolunu göstermiştir.

Ashâbım;

•Temizliğe çok dikkat eder.

•Acıkmadıkça bir şey yemez ve

•Sofradan da, doymadan kalkar!”

Ve doktor, ülkesine geri döner. (Hayâtü’s-Sahâbe, M. Yûsuf Kandehlevî; Hilyetü’l-Evliyâ; el-İsâbe fî temyîz-i sahâbe, İbn-i Hacer el-Askalānî; Suverun Min Hayati’s-Sahâbe, Abdurrahman Refat el-Bâşâ, Beyrut/ty.)

Görüldüğü gibi Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in, asırlar öncesinden; koruyucu hekimliğin temel kavramlarından olan «sanitasyon ve şahsî temizlik», «beslenme ve perhiz» gibi konulara ne kadar hâkim olduğu gözler önüne seriliyor.

Velhâsıl İslâm dîni; hayatın tüm safhalarında olduğu gibi sağlık alanında da, kendine has yaklaşımlar sunarak, muhteşemliğini günümüze kadar taşımış, taşımaya da devam etmektedir.

Günümüz tıbbında koruyucu hekimlikle alâkalı mevzular «Tıp Fakülteleri Halk Sağlığı Anabilim Dallarında» ders olarak okutulurken;

1928 tarihinde kurulan Hıfzıssıhha Merkezi; isminin başına ilk kurucusu olan Refik SAYDAM’ın adını almak sûretiyle, ilk kurulduğu zamanki adını hâlâ muhafaza eden tek kurum olma özelliği ile «Sağlık Bakanlığı»na bağlı merkez ve ilçe teşkilâtları olarak hizmet vermeye devam etmekte ve hastalığa yol açan sebeplerin ortaya çıkarılması konularında uğraşlar vermektedir.

Sağlıcakla kalın.