EZELÎ DÜŞMANLIK

YAZAR : Sami GÖKSÜN

sami-goksun-yuzakidergisi-kasım2015

İnsanın birçok düşmanı vardır. Bu düşmanların bir kısmı maddî sahada bir kısmı da mânevî alandadır. Maddî sahadaki düşmanlar gözükürler ve bilinirler. Mânevî alandaki düşmanlar bilinmekle birlikte gizli ve sinsice hareket ederler. Bu çerçeveden baktığımızda maddî alandaki düşmanlarımız; vatanımıza, milletimize, memleketimize, din ve mukaddesâtımıza yan bakıp onları ortadan kaldırmak isteyen hâinlerdir. Şeref ve haysiyetimize göz dikenlerdir.

Mânevî düşmanlarımız ise; şeytan -aleyhillâne- ve ona teslim olanlardır. Bu alandaki düşmanlarla da mücadele etmek üzerimize düşen önemli bir vazifedir. Şeytan ve ona tâbî olan yandaşları bizi Allâh’ın rızâsından uzaklaştırmak ve îmânımıza saldırmak gibi hâin düşünceleri olduğu için en büyük düşmanımızdır. Bunlar; mukaddes dâvâdan uzaklaşmış, Peygamber, din, îman, Kur’ân tanımayan, sapıklık ve rezâletin verdiği aptallıkla hak ve hakikatten ayrılan, bunlara yüz çeviren, bâtılı hak olarak gören ve öyle kabul eden nasipsizlerdir ki; bunlar da insan kılık ve kıyafetinde olan şeytanlardır. Bunların her ikisinin şerrinden de Allâh’a sığınırız.

Bu azılı düşmana karşı daima hazırlıklı bulunmamız için şeytanın aslını ve mahiyetini daha iyi bilmemiz lâzımdır. Mayası şehvetle yoğrulmuş olan iblis cindendir. Âdemoğlu yaratılmadan önce cinlerin babası olan iblis, meleklerin arasında idi. Bu hususta Cenâb-ı Hak Kur’ân’ında şöyle buyurmaktadır:

“Hani biz meleklere Âdem için secde edin demiştik de, iblisten başkası hemen secde etmişlerdi. O ise cinden olduğu için Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı.” (el-Kehf, 50)

Âdem yaratıldıktan sonra bütün melekler ve cinlere;

“Ona secde edin!” denildiğinde şeytan gururuna kapılarak, secde etmemiş ve bu sûretle lânetlenmiştir. Şeytan, âdemoğluna secde etmediği gibi, onu azdıracağını ilân etmiştir. Şeytanların reisi olan iblis; Allâh’ın lânetine uğramış ve kâfirlerden olmuştur. Bu hususta yüce Rabbimiz şöyle buyurur:

“Hani biz, meleklere; «Âdem’e secde edin!» demiştik. Onlar da hemen secde etmişlerdi. Yalnız iblis bunu yapmamış kibrine yedirememiştir ki, o zaten kâfirlerdendi.” (el-Bakara, 34)

Şeytan; insanın rûhunun derinliklerine, nefsinin bütün hücrelerine yerleşerek, onu doğru yoldan ayırabilmek için çeşitli desîseler icat eder. Bunu Sevgili Peygamberimiz şöyle ifade eder:

“Şeytan insanın vücudunda kanın damarda dolaştığı gibi dolaşır.” (Buhârî, İ’tikâf 11)

Onun şerrinden kurtulmanın tek çaresi; kuvvetli bir îmân ile Allâh’a inanmak, O’nun emirlerini yerine getirmek, sâlih amellerle meşgul olmak, hayır ve hasenat ile belini kırmaktır.

Şeytan insanın her zaman zaaflarını kollar. İnsanoğlu yaratılışı itibarıyla; hayra da şerre de iyiliğe de kötülüğe de müsaittir. Bununla birlikte insana; fücûrun kötülüğü, takvânın iyiliği de bildirilmiştir. İnsanın kalbine her zaman iyi ya da kötü duygular gelir. Bu duygular eğer iyi yönde ise; melekten, kötü ise şeytandandır. Gelen kötü duygulardan Allâh’a sığınmalı, iyi duygular için ise Allâh’a hamd ve şükretmeliyiz.

Şeytanın insana düşmanlığı Hazret-i Âdem ile başlamış ve onunla yaşıttır. Bu düşmanlık kıyâmete kadar da devam edecektir.

Cenâb-ı Hak, bu düşmanlığın hakikatini Kur’ân’ında bir tablo hâlinde bizlere şöyle bildirir:

“Andolsun; sizi önce yarattık, sonra size biçim verdik, sonra da meleklere;

«Âdem’e secde edin.» dedik. İblis hariç, hemen secde ettiler. İblis secde edenlerden olmadı.

Allah buyurdu:

«Sana ne engel oldu da ben emrettiğimde secde etmemeye cür’et ettin?»

İblis; «Ben» dedi. «Ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten, onu çamurdan yarattın.»

Allah; «Hemen in oradan. Ne haddine ki orada büyüklük taslarsın. Haydi çık. Çünkü sen aşağılıklardansın.» buyurdu.

İblis; «Bana (insanların) tekrar diriltilecekleri güne kadar mühlet ver.» dedi.

Allah; «Haydi sen mühlet verilenlerdensin.» buyurdu.

İblis; «Öyleyse» dedi. «Beni azdırmana karşılık yemin olsun ben de onları saptırmak için mutlaka Sen’in doğru yoluna oturacağım. Sonra onlara önlerinden ve arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Sen de çoğunu şükredenlerden bulamayacaksın…»

Allah buyurdu:

«Aşağılanmış ve kovulmuş olarak çık oradan. Andolsun onlardan her kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım.»

«Ey Âdem! Zevcenle birlikte cenneti mesken edinin. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin. Şu ağaca yaklaşıp da zalimlerden olmayın.»

Derken iblis bunların birbirlerine örtülü olan avret yerlerini açmak için ikisine de vesvese verdi. Ve;

«Rabbiniz size başka bir şey için değil, sırf melek olacağınız yahut ebedî kalanlardan olacağınız için bu ağacı yasakladı.» dedi.

«Kesinlikle ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim.» diye ikisine de yemin etti.

Böylece ikisini de kandırarak yerlerinden etti. Ağacı tattıklarında ikisinin de avret yerleri açılıverdi. Cennet yapraklarından üzerlerine üst üste yamayıp örtmeye başladılar. Rableri onlara;

«Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Ve size; ‘Bu şeytan sizin apaçık düşmanınızdır.’ demedim mi?» diye nidâ etti.

İkisi de;

Ey Rabbimiz! Biz nefislerimize zulmettik. Eğer Sen bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz.» dediler.

Allah;

«Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Size bir zamana kadar yeryüzünde yerleşme ve bir nasip alma vardır.» buyurdu.

«Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan çıkarılacaksınız.» dedi.

Ey âdemoğulları! Bakın size avret yerlerinizi örtecek bir giysi ve süslenecek bir elbise indirdik. Fakat takvâ elbisesi var ya, o hepsinden hayırlıdır. İşte bu, Allâh’ın âyetlerindendir. Belki düşünür ibret alırlar.

Ey âdemoğulları! Şeytan babanızla, ananızı; avret yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de belâya uğratmasın. Çünkü şeytan ve ordusu, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz o şeytanları îmâna gelmeyenlerin dostu yaptık.” (el-A‘râf, 11-27)

Bu ibretli hâdise, şeytanın insana ne derece düşman olduğunu göstermeye kâfîdir.

Zamanımızdaki vâkıa ve hâdiseler bize göstermektedir ki; mü’min olarak, şeytanı en azılı düşman kabul etmeliyiz ve onun şerrinden Allâh’a sığınmalıyız. Böyle yapabilmeyi başarırsak şayet, onunla mücadelede başarılı oluruz. Çünkü Cenâb-ı Hak bu ölçüyü bize Kur’ân’da tâlimat olarak belirtiyor:

“Eğer şeytanın vesvesesi seni dürterse hemen Allâh’a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.” (el-A‘râf, 200)

Cenâb-ı Hak cümle ümmet-i Muhammed’i; şeytanın, ordularının ve avenelerinin şerrinden, ayrıca nefislerimizin şerrinden muhafaza buyursun.

Âmîn…