102. Sayı Takdim

Kıymetli Okuyucularımız,

Eğlenmek, dinlenmek, yemek-içmek, keyif, rahat, konfor, lüks, moda, harcamak, zenginlik, izlemek, seyretmek, tüketmek, tüketmek…

Eğlencenin hayatımızda kapladığı alan ve zaman gitgide artıyor. Belki kimse;

«Hayatın gayesi, hayatın tadını çıkarmak.» demiyor, fakat netice ve tatbikat bu çizgide… Hani imtihan dünyası? Hani dünya dershânesi? Hani vazifeler, gayretler?

Hâlbuki bu âlemde yaşamanın kendisi bile, sonunda hayırlı bir şekilde ölmek varsa anlamlı… Çünkü esas hayat bu değil. Bu hayat bir imtihan dershânesi…

“Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık. (Hakkıyla düşünmeniz için.)” (el-Enbiyâ, 16; ed-Duhân, 38) şeklindeki ilâhî emir, oyun ve eğlenceye ayrılan vakti sınırlandırmaya çağırıyor bizi. Tefekküre, tezekküre ve taabbüde çağırıyor.

Çünkü;

Yaratılış gayemiz:

Allâh’a kul olmak ve Cenâb-ı Hakk’ı kalpte tanıyabilmek.

Gaye bu olursa, dinlenmeler de boş değil, yiyip-içmek nâhoş değil… Bu gayeye uygun yaşamak, hayatın tadını çıkarmanın aslında ta kendisi…

Bayram sevinci…

İbâdet, riyâzat ve hizmet mevsimi Ramazan’dan, eğlence ve tatil değil; şefkat ve merhametin sürûru içinde yine hizmet, yine kulluk günleri olan bayrama geçeceğimiz bu Ağustos ayında dosya konumuz

«Hayatımızda Eğlencenin Yeri ve Dozajı…»

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ;

“Hayatı doğru bir tanıma ve idrak için üç temel hakikat var:

• Yaratılış

• Hayat ve Ölüm

• Ölüm ve Diriliş

Bu üç temel gerçeğin ekseninde oluş veya olmayışa göre insanoğlu; hayata dair yığınla anlayışlar, fikirler, yaklaşımlar, değerlendirmeler vesaireler oluşturmaktadır.” diyerek Kur’ân-ı Kerim’den mesajlarla hayatın gayesini ve buna riâyetin müsbet ve menfî neticelerini ortaya koydu.

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi, riyâzat mefhumunu geniş bir şekilde ele aldığı yeni bir makale dizisine başladı:

“Kur’ânî ve Nebevî Mesajlarla Allah Hangi Kullarını Sevmez?”

Hazret-i Mevlânâ’nın mesajı da; dünyayı, ömrü ve bayramları nefsin keyfine değil, rûhun hizmetine vermek, bu yolda nefis hoşlanmasa da gayret kuşağını sarınmak…

Yazarlarımız, eğlencenin ne idüğü ve hayatımızdaki mahdut yerini ve şeklini farklı zâviyelerden ele aldı.

Kimi hizmet ve şefkatteki huzuru hikâyeleştirdi, kimi mâzîdeki tabiî, fıtrî ve aile içindeki eğitici oyunları bugüne taşıdı.

Belirli prensiplere uyulmadıkça hep şüpheli kalan, kalması gereken eğlence dünyasının cinsî inhirafları, hedonizm, vakit israfı ve gerçek bayram sevinci diğer başlıklarımız.

Günümüz siyasî meselelerine de temas eden tarih dosyamızda İran ile münasebetlerimiz var. Sayfalarımız arasında Üftâde ve Yahya Şirvânî gibi Hak dostlarıyla, fesin püskülüne takılan ve takılmayan şairlerle karşılaşacaksınız.

Şiirler…

Edebiyat ve şiir de edebince bir eğlence değil mi?

Şairlerimiz, edebince eğlenmeye ve eğlenirken öğrenmeye, vazifelerini bilmeye ve onları îfâ etmekten de haz almaya çağırdılar bizi…

Yüzakıyla…